Tür : Roman
Orijinal Adı : Brief Einer Unbekannten
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri : Ahmet Cemal
Basım Yılı : 2017
Sayfa : 62
Puan : 5/5
''Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiÅŸ olduÄŸu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaÅŸamaya razıdır, bu aÅŸk öyküsünde "taraflar" deÄŸil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aÅŸk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eÅŸine pek rastlanmayan bir yolculuÄŸa davet ediyor. Bu yeni yolculuÄŸun sonunda "mutlak aÅŸk" kavramının ÅŸimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!''
Çok kısa ve tek bir konu üzerinden ilerleyen bir kitap bu yüzden spoiler vermeden kısa bir yorum yapmak istiyorum . Yazarımızın ''Satranç'' kitabını okuduktan sonra (Yorumu Burada!) bu adamın tüm kitaplarını okumalıyım dedim ve okumaya başladım da .
Editörümüz kitap için ''Aşkın Psikolojisi'' diyor . Ah! Ne doğru bir tanımdır . Okurken 'Bilinmeyen Kadın'ın aşkına hayretler içinde tanık oluyorsunuz . Tek taraflı ve asla karşılığında bir şey istemeyen bir aşka..
''Seni sen kim isen o olarak seviyorum,sıcakkanlı ve çabuk unutan,kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi kimsen o halinle seviyorum.''
Kitap tamamen bir mektuptan oluşuyor . Kadının ismini söylemiyor adamı da tanınmış bir roman yazarı R. olarak tanıyoruz . Kitap size daha ilk satırlarından kendi içine çekiyor ve 'Bu kadar da olamaz' veya 'Acaba ne olacak' nidalarıyla okuyorsunuz .
Beni en çok şaşkına eden şey ise Zweig'in bir erkek olmasına rağmen bir kadının duygularını nasıl böylesine anladığı ve böyle güzel bir şekilde işlediği oldu .
''Ve öyle sanıyorum ki ,beni ölüm döşeğinden çağırsaydın bile ,yataktan kalkıp seninle gitme gücünü toparlardım''
Ben kitabı özellikle de hissettirdiği duygularıyla çok beğendim .
Peki siz bu kitabı okumayı düşünür müsünüz? Veya okudunuz mu ? Okuduysanız düşünceleriniz neler ? Aşağıya yorum bırakın,konuşalım :)
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)
Orijinal Adı : Brief Einer Unbekannten
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri : Ahmet Cemal
Basım Yılı : 2017
Sayfa : 62
Puan : 5/5
''Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiÅŸ olduÄŸu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaÅŸamaya razıdır, bu aÅŸk öyküsünde "taraflar" deÄŸil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aÅŸk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eÅŸine pek rastlanmayan bir yolculuÄŸa davet ediyor. Bu yeni yolculuÄŸun sonunda "mutlak aÅŸk" kavramının ÅŸimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!''
Çok kısa ve tek bir konu üzerinden ilerleyen bir kitap bu yüzden spoiler vermeden kısa bir yorum yapmak istiyorum . Yazarımızın ''Satranç'' kitabını okuduktan sonra (Yorumu Burada!) bu adamın tüm kitaplarını okumalıyım dedim ve okumaya başladım da .
Editörümüz kitap için ''Aşkın Psikolojisi'' diyor . Ah! Ne doğru bir tanımdır . Okurken 'Bilinmeyen Kadın'ın aşkına hayretler içinde tanık oluyorsunuz . Tek taraflı ve asla karşılığında bir şey istemeyen bir aşka..
''Seni sen kim isen o olarak seviyorum,sıcakkanlı ve çabuk unutan,kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi kimsen o halinle seviyorum.''
Kitap tamamen bir mektuptan oluşuyor . Kadının ismini söylemiyor adamı da tanınmış bir roman yazarı R. olarak tanıyoruz . Kitap size daha ilk satırlarından kendi içine çekiyor ve 'Bu kadar da olamaz' veya 'Acaba ne olacak' nidalarıyla okuyorsunuz .
Beni en çok şaşkına eden şey ise Zweig'in bir erkek olmasına rağmen bir kadının duygularını nasıl böylesine anladığı ve böyle güzel bir şekilde işlediği oldu .
''Ve öyle sanıyorum ki ,beni ölüm döşeğinden çağırsaydın bile ,yataktan kalkıp seninle gitme gücünü toparlardım''
Ben kitabı özellikle de hissettirdiği duygularıyla çok beğendim .
Peki siz bu kitabı okumayı düşünür müsünüz? Veya okudunuz mu ? Okuduysanız düşünceleriniz neler ? Aşağıya yorum bırakın,konuşalım :)
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)